Çoğumuzun da öncelikli içeceği. Sıcak bir kahve oldu mu ortam değişir, sohbet değişir, ısınır, tatlanır, kahveleşir, hatta bir fincanın kırk yıllık hatırı olur…
Kahve bir çok kitapta, şiirde, şarkıda, filmde kendi yerini edinir. Kuvvetle muhtemel en sevdiğiniz filmin en sevdiğiniz sahnesinde bir fincan kahve vardır. Tadı alındımı bırakılamayan bu asırlık işveli çekirdekler ve sonrası … Arapça karşılığı “qahwah ” ve kahve ağacının ilk bulunduğu yer Habeşistan’ın Kaffa yöresinde bu ağaç keşfedilirken, ilk kahve çekirdeğini eline alan insan kimbilir ne düşünmüştü? Sahipleri henüz bu günkü kahveyi tanımıyor, bu kelime keyif veren içki, şarap anlamında kullanılıyorken, zamanla kelime Türkçe’de “kahve”ye dönüşür ve Avrupa’da café, caffe, coffee, koffie, kaffee gibi çeşitli kelimeler türetiliyordu. Dikildikten 3 yıl sonra çok cömert davranan ve 30 yıl boyunca aralıksız meyve veren ağaç, bol yağış alan, ortalama sıcaklığın 18-24 derece arasında bulunduğu ve don olayının görülmediği yerlerde yetişiyor ve doğada çeşitli türleri olmasına karşılık günümüzde sadece coffea arabica ve coffea robusta adındaki türlerin tarımı yapılıyor. Kahvenin tadını ve aromasını, yetiştiği toprak, aldığı su, güneşlenme zamanı ve nem büyük ölçüde değiştiriyor.
Karanlık bir hikaye
Anavatanı Etiyopya’da, sihirli meyve diye adlandırdıkları kahvenin nasıl bir nimet olduğunu anlayan yerliler, bu bitkinin tanelerini un haline getirip, ekmek yapar, meyvelerini kaynatıp, suyunu içme suretiyle tıbbi tedavilerde kullanırlarmış. Çekirdekler hızla Arap Yarımadası’na yayılmış ve 300 yıl boyunca Habeşistan’da keşfedilen yöntemle içilmeye devam edilip,14’nci yüzyılda, ateşte kavrulup ezildikten sonra kaynatılarak içilmeye başlanmış ve Yemen’deki sufi tarikatı kahveyi işleyip içmeyi akıl edince, güzelim çekirdekler buradan Mekke’ye kadar yol almışlar. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Yemen Valisi Özdemir Paşa, Yemen’de içtiği kahveyi İstanbul’a getirince, bizde de “kahveniz nasıl olsun?”sorusu lügata girmiş.
Tahtakale’de iki Suriyeli Arap ilk kahvehaneyi açtıklarında, İstanbul’da ve dünyada bu kadar çok sayıda kahvehane olacağını tahmin etmemişlerdir, sanıyorum. İstanbul’a gelip bu enfes tadı keşfeden Venedikli tacirler, çekirdekleri pek tabiki Venedik’e taşır ve Avrupalılarda 1615 yıllında kahveyle tanışmış olurlar. Önceleri limonata satıcıları tarafından sokaklarda satılan kahve, 1645′te açılan İtalya’nın ilk kahvehanesinde yerini alır. Kahve, Paris’e 1651’de ulaşır ve Avrupalılar dünyanın çeşitli yerlerinde kahve tarımına başlamış olurlar.
Kahvenin faydaları ve zararları
Kafeinin uyarıcı niteliğinden ötürü dikkat arttırıcı olan kahve, ağrı kesicilerin etkisini % 40 arttırmaktadır. Günde bir fincan kahve içen erkeklerin parkinson hastalığı riski yüzde 40′a varan oranlarda azalırken, menopoz sonrası ostrojen tedavisi gören kadınlarda kahve tüketimi parkinson riskini arttırıyor.
Özellikle siroz nedeniyle oluşan karaciğer kanseri riskinin azalmasına yardımcı oluyor.
Aşırı kahve tüketimi, kalbin ritmini olumsuz yönde etkiliyor. Doktorlar özellikle kalp hastalarının sınırlı miktarda kahve içmelerini tavsiye ediyor.
Kahve , ülser gibi mide rahatsızlıklarına neden olmasa da, bu hastalıkların varlığında ilerlemeyi tetikliyor.
Uzmanların bazıları, kahvenin vücutta sıvı kaybına neden olduğunu savunurken, bazıları da bu kaybın önemsiz derecede az olduğunu savunuyorlar.
Kafein, vücudun demir ve diğer besinleri emmesini engellerken, kalsiyumun idrar ile vücuttan atılmasına neden oluyor. Bu da osteoporoz riskini artırıyor.
Günde üç fincandan fazla kahve içen kadınların doğurganlık oranı azalıyor. Bunun yanında, Brezilya’daki Sao Paulo Üniversitesi uzmanlarının yaptığı araştırmalar da, düzenli kahve içen erkeklerin içmeyenlere oranla daha güçlü spermleri olduğu kanıtlandı. Kafeinin spermin üzerinde uyarıcı etkisi olduğunu savunan uzmanlar, bunun merkezi sinir sisteminde de aynı etkiyi gösterdiğini savunuyorlar.
Ancak, kahvenin sağlığa yararları varsada, bunların nereden geldiği net olarak bilinmiyor. Kahve antioksidanla birlikte aynı zamanda kafein ve daha araştırılmamış diğer bileşenleride içeriyor. Filtre edilmemiş kahve, kan yağlarının değerlerini arttırabiliyor, aşırı kahve tüketimi ise kafeine karşı hassas kişilerde sorunlar yaratabiliyor. Bir fincan kahvede 72 ile 130 miligram arasında kafein mevcut. Bu oran kahve çekirdeğinin çeşidine ve pişirilme yollarına görede değişkenlik kazanıyor. Siz de kahve tutkunuysanız eğer, aşırıya kaçmadan tüketip, sağlığınıza özen gösterin ama kendinizi bu enfes tattan, Efsane çekirdeklerden mahrum etmeyin.